Uzun süreli radyasyona maruz kalma lösemi, kısırlık, katarakt, cilt hasarları ve daha birçok ciddi kanser türlerine neden oluyor. Peki hangi önlemleri alıyoruz? Bu konuyu ne kadar önemsiyoruz? Maruz kalma tehlike sınırları belirlenirken çocukların göz önünde bulundurulmadığını, erişkin bireylere göre belirlendiğini öğreniyoruz. Örneğin mikrodalga fırın çalışırken, zeminde yoğunlaşan dalgaların, boyları kısa olduğundan dolayı, çocuklarda bacak boyunu da aşarak iç organlarına etki ediyor olmasına dikkat çekiliyor. Bu durumda, çalışarak radyasyon yayan cihazlardan çocukların uzak tutulması önemli. Çocuklar ve radyasyonun etkileri üzerinde yapılan araştırmalardan biri de; Isveç' te Dr. Lennart Hardell tarafından yapılmış. 20 yaş altı gençler ve çoculardan, cep telefonunu düzenli kullananlar arasında yapılan bir taramada, beyin kanseri görülme riskinin, 5 KAT ARTTIĞI tespit edilmiş. Sebep te, çocuklarda kafatası kalınlığının daha ince olması ve hassas olan baş yapıları deniyor. Ayrıca araştırma sonunda; çocuklarda cep telefonu kullanımında, kulaklık ve benzeri materyallerle bile cep telefonunun kullanımının kısıtlanması gerektiği önemle belirtiliyor. Özellikle 16 YAŞ ALTI çocukların, sadece çok önemli durumlarda cep telefonunu kullanmasının ve arama yerine mesaj tercih etmesinin daha doğru olduğu vurgulanıyor. Hatta mümkünse çocuklara hiç cep telefonu kullandırılmasın deniyor. Hal böyle iken, sussun, dursun, yemek yesin veya ödül olsun maksadı ile çocukların eline cep telefonu tutuşturanlar için bir kaç araştırma daha: Doğru, cep telefonunda sinyal güçlü değildir. Ancak, çocukların ince ve hassas kafatası yapısını göz önüne alarak okumaya devam edelim! Ayrıca, cep telefonunun başa ve beyne çok yakın kullanılıyor olması, bilim insanlarına, sinyali ne kadar zayıf olsa da, "kansere sebep olur mu?" sorularını sorduruyor. Işte cevap: Avusturalya'da, 1990' larda, farelerin, cep telefonu frekansındaki radyasyona maruz bırakıldığı bir araştırmada, farelerde tümörün iki katına çıktığı görülüyor. Bir diğerinde ise; fareler 18 ay boyunca, günde bir saat radyasyonda kalıyor. Sonuç: farelerde 2 kat fazla B_hücreli lenfoma ile karşılaşılmış. Dr. Andrew Davidson, 1982_1992 yılları arasını kapsayan bir taramada; beyin kanserinin, insanlarda görülme sıklığının iki katına çıktığını görüyor. Araştırma sonucu, dikkatleri mecburen başa yakın kullanılan ve radyasyon yayan cihazlara çeviriyor. Göze almamız gereken riskleri bilirsek, yaşamımızda teknolojiye ayıracağımız yeri belirleyebiliriz. Bedava dakika kampanyamız varsa, kullanırken; baş ağrısı, baş dönmesi, stres, gerginlik, yorgunluk, oksidatif hasar, işitme kaybı, DNA hasarı, beyin tümörü gibi risklerin söz konusu olduğunu bilerek uzun sohbetler yapalım. Benzer bir manyetik alanın diz üstü bilgisayarlarda da olduğu, bir masa üstünde, bedenimizden elden geldiğince uzakta, interneti kablo ile alır şekilde kullanılması gerektiği belirtiliyor. Kablosuz bağlantı kullanılıyor ise, bitiminde yayın kapatılarak ortam aşırı sinyallerden temizlenmeli deniliyor. Mikrodalga fırınlar ise ayrı bir önem arzediyor. Mikrodalga fırının çalışma esnasında yaydığı radyasyon alan genişliğinin, arada bir duvar olduğu durumda bile, 4 metre olduğu yapılan ölçümde belirlenmiş. Mikrodalga fırınların metalle kaplı olduğu için, eğer kaliteli ise, radyasyon sızdırmayacağı, çalışma esnasında en az 3 metre uzak durulması gerektiği vurgulanıyor. Ayrıca, mikrodalgada dönen tabağı seyretmenin, göz için son derece zararlı olduğu bilinmeli. Konuyu fazla dağıtmadan bir ek daha: mikrodalgada uzun süreli pişirim, aynı kızartmalarda olduğu gibi, serbest radikallerin oluşmasına neden oluyor. Sadece kısa süreli ısıtmalar için önerilen mikrodalga fırınlar, dikkatli kullanımla, güvenilir sınıfında yerini alıyor. Gün içinde doğru mesafeyi koruyabildiğimiz teknoloji, geceleyin bizi esir almasın deniyor. Günün en az 8 saatini geçirdiğimiz uyku esnasında, çevremizde olan bütün sinyal yayıcılara bize zarar verecek kadar uzun süre maruz kaldığımıza dikkat çekiliyor. Getirilen öneriler ise: uyumadan önce fişler çekilsin, cep telefonları ve telsiz telefonlar iyice uzaklaşsın, baş ucu radyolu saatler salona gitsin, mümkünse yatak baş uçları bizim kontrolümüzde olan ( duvar arkasında bilgisayar ve kablosuz internet cihazı olmasın) yöne çevrilsin. Eğer yatak başı komşu duvara bakıyorsa, gece kullanılmadığı her zaman için fiş çekilmesi hususu, bir sabah kahvesi esnasında rica edilsin. Ne de olsa, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var!
var!