11 Ağustos 2016 Perşembe

İKLİM: HİLELİ ZAR!

 Atmosfer kirliliği belli bir sınırı aştığında, güneş ışınları yeryüzüne ulaşmadığı için dünyada göreceli bir serinlemenin olduğu, ancak bunun da uzun vadede ısınmayı engellemek yerine, sera etkisini arttırarak daha büyük felaketlere yol açacağı belirtiliyor. Sera gazı, geçmesine müsaade ettiği güneş ışınlarının, geri uzaya kaçmasını engellediği için, gezegenimizi bir battaniyegibi sarar ve sıcak tutar.
    1951_1989 yılları arasında her ay kendi normalinden 0,50 daha sıcak ölçülmüştür. Bazı bölgelerde 50_60 kadar sıcaklık oynamaları olmuştur. 1980, iklim konusunun konuşulmaya başladığı yıldır. Sıcaklık ve mevsim tahminleri zar atmaya benzemiştir. Hatta artık bilim, bu zarların hileli olduğunu konuşmaya başlamıştır. Bazı dönemlerin normalinden soğuk geçmesi,iklim bilimcileri şaşkına çevirmekteydi. Küresel iklim değişiminin araştırmalarında en önemli gösterge olan okyanus ısı ortalamasınının, 1993_2003 yılları arasında düzenli olarak yükseldiği gözlemlenmiş. Iklim bilimciler, küresel ısınmaya neyin daha çok etkili olduğunu kıyaslamaya çalışıyorlar. Son 150 yılda atmosferdeki CO2 oranı çarpıcı bir yükseliş göstermiş. Metan değişimi ise daha çarpıcı. Sadece CO2 ve metan oranları ile atmosferdeki ısı değişiminin birbirini takip ediyor olması bile etki tepki mekanizmasını anlamaya yetiyor. Atmosfer gazlarından aerosoller; güneş ışığını yansıtır, bulut kümelerinin toplanıp yoğuşmasına sebep olarak, atmosferin soğumasını sağlar. Başka bir soğutucu ise, havaya savrulan volkan gazlarıdır. Bir kısım gazlar dünyayı soğuturken, sera gazları güneş ışınlarını ve sıcaklığını atmosferde hapseder. Bilim insanları, güneş ışınlarını yansıtan aerosollerin sera etkisini hafifletse de, bu sıcaklıkların en son 10 bin yıl önce görüldüğünü, o zamanlarda denizlerin 5_6 metre daha yüksek olduğunu söyleyerek, araştırmaları buzullara çeviriyorlar. Bu arada, buzulların nasıl eridiği, her an parça parça koparak okyanuslara nasıl eklendiği, sera gazlarının tropik kuşakta nasıl aşırı yağışlara sebep olduğu herkesin malumu. Aerosol soğuması ile sera ısınmasının maskelenmesi çıkar çevrelerinin işine geliyor. Aerosollerin, hava kirliliği yaratarak yılda ortalama 1 milyon insanı öldüğü gözlerden kaçıyor. Bu küçücük parçacıklar kana karışıyor, ciğerlere yerleşiyor, astım ve solunum problemleri yapıyor. Doğa dostu teknolojilere geçmek, önlemler almak mecburi. Gezegen sinyal veriyor. Dünya bu durumda iken, bizde iyi birşey olması beklenemez. Haliyle Türkiye'deki durum da içler acısı. 35 il ve 210 ilçede kuraklık ilan edildi. Önlem almada, (her şeyde olduğu gibi), geç kalan yönetimlerin; baraj, göl, dereler ve ekinler için yağmur duasından başka ne çözümler ürettiği merak konusu! Kuraklık tarımı, şehirleri vururken, bir yandan can alan sellerle boğuşuyoruz. Iklim değişikliklerinin belirtileri zamansız yağan dolu, sel, aşırı ve zamansız soğuk gibi şekillerde bize ne ile karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Bana birşey olmaz kafası burada işe yaramıyor. Seyirci olmak değil, karar verici olmak zamanı!