Yavaş, derin, dingin, hacimli, diyafram kasımızı
çalıştırarak, hiç zorlama olmadan, doğal bir biçimde, elimizden geldiğince dik
oturarak, burnumuzdan alıp verdiğimiz nefes doğal ve doğru nefestir. Aslında
bedenimizin, doğumundan itibaren yaptığı bu doğal nefesi, yine doğal olan,
savunma mekanizmamız ( savaş veya kaç) bozar. Genlerimize yerleşmiş ve çokta
gerekli olan; yaşam savaşında yeri gelince hayat kurtarıcı rol oynayan,
herhangi bir durumla savaşmak veya kaçmak bedeni tetikte tutar. Zamanında vahşi
doğaya karşı verdığimiz bu mücadele şimdi trafik, iş hayatı, sınav gibi
konulara döndü. Tabii ki önemli konular. Ancak beden tarafından, üzerine doğru
gelen bir aslan kadar hayati olarak algılanıp, benzer tepkiler ( savaş veya
kaç!) gösteriliyor. Ani veya kısa süreli tepki hayatidir, örneğin trafikte.
Ancak bu faydalı olan stres durumunu, maalesef uzun sürdürüyoruz. Savaş veya
kaç anlarında verdiğimiz ani tepkiler, adrenalin yükselmesi, sık nefes veya
nefes tutma olayını sürekli hale getiriyoruz. Basit dahi olsa, her duruma aynı
tepkiyi veriyoruz. Gün içinde dikkat ederseniz, ne kadar çok nefes tuttuğunuzun
farkına varacaksınız.
Bedenimiz oksijen
kullanımında, önceliği beyin ve sinirlere verir. Kaslarımız bir hayat tarzı
haline dönmüş olan, eksik nefeslere uzunca bir süre dayanabilir. Ancak beyin,
alınan oksijenin %20 sini kullanarak ihtiyaçta ne kadar önde olduğunu gösterir.
Bu arada sinirler yeterli oksijen almazsa beslenemez. Örneğin siyatik siniri; belden ayak parmaklarına vücudu boydan boya kateder. Görüldüğü gibi bu kadar geniş bir
alana hakim bir sinir ağında, yetersiz
oksijen gerginlik yaratırsa, yansıması da büyük olur. Basit bir eşya
kaldırırken veya ters bir harekette, şimşek çaktı gibi tabirlerle anlatılan
durum, uzmanlar tarafından nefesle de ilişkilendiriliyor. Ağrının nefesle
ilişkisinin yapıldığı araştırmalarda; derin nefeslerin, sinirlerde rahatlama
sağladığı, ağrılarda azalma görüldüğü, daha önce bel problemi yaşayanların
gündelik yaşamda nefes sayesinde ağrı kesicilere daha az baş vurdukları gözlenmiş.
Sadece siyatik sinirinde değil, baş ağrısında da nefes egzersizi ağrıyı
azaltmada etkili. Nefes, kalbin daha düzenli atması, beyin faaliyetinde
rahatlama, kaslarda ağrı azalması ve esneklik gibi birçok faydayı beraberinde
getiriyor. Maalesef yaşadığımız sebepsiz yorgunluk ve kas problemlerini normal
karşılarız. Oysa oksijensiz kalmış bedenin verdiği öncü sinyaller olabileceğini
düşünmeliyiz. Normalde akciğer kapasitesinin %25 kadarını kullanıyoruz.
Bilinçli nefes egzersizleriyle bu oran %65 civarlarına çıkabiliyor. Bu oranlar
durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Bu kadar zayıf nefeslerle başarılı ve
sağlıklı nesiller nasıl yetişir? Sporsuz, bahçesiz, gezmeyi AVM sanan,
televizyon başı insanlar olmuşuz.
Diyafram; göğüs
ve karın boşluklarını birbirinden ayıran kastır. Aldığımız derin diyafram
nefesleri, diyafram kasını aşağıya doğru iterek akciğerlerimizin kapasitesini
arttırır. Nefes sırasında diyafram kası iç organlara masaj yapar, yavaş kan
akışını hızlandırarak dengeler. Burundan alınan nefes, burun kılları ve
mukozası sayesinde temiz, nemli ve ılınmış halde alındığı için daha
sağlıklıdır, ağızdan alınan yanlış nefesler gibi boğazı kurutmaz. Ayrıca burun
nefesinde, alınan hava miktarı daha
fazladır ve diyafram kası, kendiliğinden doğal ve sorunsuz kullanılır. Yavaş
nefes ve nefesler arasındaki en az 4 saniyelik beklemeler oksijenin kana
karışabilmasi için geçmesi gereken mecburi süredir. Az alındıktan sonra,
beklemeden verilen nefes, az oksijenden dolayı kanı asitlendirir. Asitlenen
kanda; oksijen taşıyan hemoglobinler, oksijeni ihtiyacı olan hücrelere
bırakamaz, çünkü ancak kanın alkali olma durumunda oksijen- hemoglobin bağı
gevşer, oksijen serbest kalır ve rahatça hücrelere girer. Bu hayati bir
durumdur. YANLIŞ NEFES; ASITLI YIYECEKLER KADAR, RAHATÇA KANI ASITLENDIREBILIR.
Panik atak durumu araştırılmış ve yanlış nefesin kısırdöngü yarattığı, panik
atakları taklit ederek işin içinden çıkılmaz bir hale getirdiği anlaşılmış.
Eğitimli doğru nefeslerle panik atak sıklıkları azaltılabilmiş, daha hafif atlatılabilir
olmuştur.
Az miktarda
alınıp, tamamıyla boşaltılamayan nefes durumunda, akciğerlerde hep kirli hava
kalır. Astımlılarda yapılan araştırmalarda, genelde bu şekilde nefes aldıkları
belirlenmiş. Doğru nefes egzersizleriyle, astım krizleri sıklığının azaldığı,
nefes kalitesi ve hacminde artış olduğu görülmüş. Nefesi tam boşaltamamak
konusunda ise; yaşamda bir şeyleri bırakamamak, sıkı sıkıya bağlanmak gibi
psikolojik bir çok sonuçlara varılmış ve nefesle çözümler bulunmuş. Aldığımız
nefes tipi; duygusal yaşamımızı, stres durumumuzu ve hayata bakış açımızı ele
verir ve doğru nefes fiziksel, zihinsel ve ruhsal yönden denge getirir.
Oksijen beden
için, hücrelerde yağ yakımı sağlayarak enerji ihtiyacını karşılar. Derin nefes;
alınan oksijeni arttırarak, yağ yakımını hızlandırır. Vücut daha enerjik olur,
metabolizma hızlanır. Oksijen, metabolizma için hücrelerdeki yaşam kaynağıdır
ve azlığı durumu, geri dönülemez sonuçlara yol açar.
Oksijensiz ortamda
hücrelerimiz ya ölecektir ya da baş kaldırarak, tabiatına aykırı olarak şekerle
beslenip oksijensiz soluma yaparak, KANSER HÜCRESI olarak yaşam savaşına devam
edecektir. Yani kanser hücresi yabancı değil, öz hücremizdir. Sadece bu bilgi
bile nefesin kıymetini ortaya koyar.
Ancak hangi nefesin?
Havalandırılmamış evlerdeki veya ortak havalandırma kullanılan AVM sinema, plaza gibi yerlerdeki, kışın kömür
dumanına boğulmuş şehrimizdeki, egzoz gazı kokusu içinde yaptığımız sabah
yürüyüşlerindeki derin nefeslerden bize ne hayır gelir? Büyük kentlerde temiz
hava bulmak zor. Trafiğin tenha olduğu, sobaların daha yanmadığı sabahın erken
saatlerini denk getirelim. Ayrıca aldığımız nefesin kaliteli ve temiz olması
için evlerimizde küf olmamasına dikkat edelim. Çünkü küf sporları, evimizin
havasına yayılır ve aldığımız nefesle ciğerlerimize yerleşip ciddi problemler
yapar, dikkat edelim. Derin nefesler akciğerlerimizi temiz tutar ve mikrop
yerleşmesini önler. Akciğerlerimizi bir süngere benzetebiliriz. Zayıf nefesler
akciğeri fazla nemli tutar, aldığı nefes hacmi azalır ve mikrop üremesine zemin
hazırlanmış olur. Evdeki toz da küf gibi nefes sağlığımız için, en az düzeye
indirilmelidir.
Nefes teknikleri
çok çeşitlidir ve okuyarak değil görerek daha kolay anlaşılır. Birçok uzmanın
yer aldığı, güzel ve eğitici biçimde hazırlanmış olan, nefes egzersizi
görsellerinin izlenmesi bence daha kesin ve doğru sonuç verir. Bu sebepten
dolayı nefes yöntemini yazmak istemiyorum. Yanlış uygulanan nefes boğazda,
nefes yolunda zorlanma yapabilir, eksik ve tazelenmeyen bir nefes haline gelip
sağlığı bozabilir. Ayrıca beli sıkan bir kıyafet, diyafram kasının hareketine
müsaade etmeyen yanlış oturuş, fazla dolu mide, stres gibi durumlar nefes
bozucudur. Özellikle bir kaç değişik uzmandan değişik nefes egzersizleri
izleyin, tam anladığınızdan emin olun, öyle nefes egzersizlerine başlayın.
Dinlenme ve spor
nefesleri farklıdır. Spor nefesi hareketle senkronize olarak burundan alınır,
ağızdan verilir. Normal tempo yürüyüşlerinde dinlenme nefesi gibi burundan
alınıp verilir, ancak nefes verdikten sonra beklemeden alınır. Nefesin doğal
bir şey olduğunu, zorlanmamamız gerektiğini unutmayalım. Burun tıkanıklığı
olanlar nefes egzersizlerini buharla nemlendirilmiş ortamda yapmalılar. (Buhar
suyuna adaçayı, papatya, hatmi çiçeği gibi faydalı bitkiler eklenebilir). Çünkü
ağız nefesleri boğaz kuruluğu yapar.
Araştırmalar,
istatistikler, yüzdeler, oranlar... Sayfalar dolusu nefesin ayrıntılı
bilgileri... Her şey nefesin doğal kullanımını sağlamak adına önem atfediyor.
Ancak insanlar hala bunu ne kadar yapacağım, bana ne faydası var, şu
hastalığımı da geçirirmi gibi sorularla işin özünden uzaklaşıyor. Faydasına
göre karar verme huyumuz, bilim insanlarını bizi ikna etmeye mecbur bırakıyor.
Komik olan kendi özümüzden o kadar uzaklaşmışız ki aslında kendiliğinden olması
gereken nefesin bize anlatılması öğretilmesi gerekiyor. Doğala dönmek
zorundayız. Faydalı bitkiler zaten günlük yaşamımızda abartısız ve tamamen
doğal bir biçimde yer almalıydı. Biyolojik saatimiz zaten doğal olarak tıkır
tıkır işlemeliydi. Metabolizma yavaşlamasını çok garip bulmalıydık. Önce doğal
olunur, sonra sağlık kendiliğinden gelir. Sağlık için doğaldan uzak her
uygulama veya doğal diye yaptığımız her
aşırılık bizi daha da işin içinden çıkılmaz hale getiriyor. ARTIK DOĞALA
DÖNMEK İÇİN İKNA BEKLEMEYELİM. Doğal ve dengeli bir uygulama için fayda
aranmaz, zaten bizi doğala ulaştırarak en yüksek faydayı sağlamıştır.
HOŞÇAKALIN, ĐOĞAL KALIN.