24 Haziran 2015 Çarşamba

YAĞLANMA , HAREKET ve EGZERSIZ


Bilim insanları, bize "hareket edin!" derken; egzersiz sonrası, günün geri kalan kısmında da, hareketli olunmasının gerektiğini kastediyorlar. Yapılan egzersizle yetinmek ve sonrasında zamanı hareketsiz geçirmek, kalp damar sağlığı için yeterli değil, deniliyor. Hareketli olmanın ve egzersizin ayrı şeyler olduğunu ve ikisinin birlikte hayatımızın bir parçası olması gerektiğini öğreniyoruz. Kadın, erkek farketmez; insanlık yağ bağlıyor! Bilim insanları, düzenli egzersizlerin; yağ birikiminin önlenmesinde ve insülin direncinde iyileşme yarattığına dair araştırma sonuçları elde ediyor. Gelinen noktada, kan yağlarıyla savaşmanın önem arzettiği vurgulanıyor. Bilim insanları; hareketsizliğin, kan yağlarının ayrışmasını sağlayan bir enzimin ( lipoprotein lipaz), daha az üretilmesine sebep olduğunu, bunun da yağın kanda birikerek, kalp damar problemlerine yol açabileceğini ifade ediyorlar. Zaman zaman kalkıp, basitçe dolaşmanın bile, kan şekeri seviyesinde düzelme yaptığı, araştırmalarda görülen bir gerçek. Gönüllüler üzerinde yapılan araştırmalarda, çarpıcı sonuçlar elde edilmiş. 4 ay egzersizden uzak ve aynı zamanda hareketsiz olan  gönüllerin, öğünler arası kan şekerleri oranında, %90 lara varan artışlarla karşılaşılmış. Bu arada, insülin tepkilerinin de, yavaşladığı görülmüş.
     Yağ bağlayan insanlığın imdadına, bilim yetişiyor. Araştırmalar, düzenli egzersizlerin, yağ birikimi ve obezite ile savaşabileceğini ispatladı. Karın bölgesi yağlar, sağlık problemlerimiz olduğuna işarettir. Karın bölgesi yağlanmayı araştıran bir deneyde; aşırı kilolu 100 kadının, egzersiz ve metabolizma sonuçları, yol gösterici olmuştur. Gün içinde, az da olsa hareketli olan gönüllerin yaptığı egzersiz, karın çevresi yağlanmalarının artmasına engel olmuş. Tekrar kilo alma problemi görülmeyecek biçimde; besinlerin, metabolizmada işlenme, saklanma, kullanma şekillerini, çarpıcı biçimde değiştirmiştir. Avusturalya'da, kiloluların egzersiz yaptığı bir başka araştırmada; gönüllerin, nefes kapasitelerinin arttığı, tansiyonlarının düştüğü, ruh hallerinin genelde daha olumlu seyrettiği, daha zinde ve kan şekerlerinin daha dengede olduğu belirlenmiş.
     Ancak, kilolu gruplar araştırılırken, dikkat çeken konu, egzersiz sonrası iştahlarının açılması ve günün geri kalanında hareketsiz kalıyor olmaları. Bunun sebebi, bedenin kendini alıştığı kiloda tutma çabasıdır. Beden, iştahlı olma ve hareketsiz kalma gibi teknikler geliştirir! Bu olay, bedenin kendini dengeleme talebinden başka birşey değildir. Vücut, kaybolan kaloriyi yerine koymayı başarır, çünkü her durumda hayatta kalmalıdır. Bilim insanları, bu durumda yapılacak yegane şeyin, bedeni şaşırtmak olduğunu ifade ediyorlar. Öncelikle, kalorili atıştırma ve ödülleri bir kenara bırakmamız gerekiyor. Sonra da yaptığımız antremanları çeşitlendirmek; yürüyorsak, birkaç dakika dayanabildiğimiz kadar hızlı, sonra normal tempo, sonra yine hızlı... Veya koşuyorsak, kendimizi zorlamadan, kısa deparlar ve aralarda normal tempo koşu... Vücudu şaşırtmanın bir yolu da, bir gün yoga, bir gün koşu veya pilates ya da ağırlık egzersizi... Aşırıya kaçmamak ve gün içinde, basit ev işleri vs, hareketli olma şartı ile, haftada bir gün tatilin, şaşırtmada çok etkili olduğu belirtiliyor. Tatilin ertesi günü, kondisyonun ve kas gücünün daha da artmış olduğu ifade ediliyor.
    Konu, bedene uygun egzersiz seçimine geldiğinde, geniş bir yelpaze ile karşılaşıyoruz. Öncelikle, uzmanlar; egzersiz sırasında kendini dinlemenin, yani zorlanılan yerde durmayı bilmenin ve egzersiz sonrası, yeterince dinlenmenin önemini vurguluyorlar. Sağlık ve zindelik isteyenler, dayanıklılık egzersizleri yaparken; kaslanmak isteyenler ise, ağırlık çalışmalarına yönlendiriliyor. Tek bölge kaslarının çalıştırılması yerine, vücudun bir bütün olarak düşünülmesi, kondisyonu arttırıcı, metabolizmayı hızlandırıcı ve kilo vermede baş vurulması gereken yöntem olarak öneriliyor. Bilim insanları; hareketsizliğin, anormal bir durum olduğunu ısrarla vurguluyorlar. Doğal yaşamı tercih edenler bilmelidir ki, insanlık, tarihte hiç bir dönemde bu kadar oturmadı! Hayatınızın en önemli kararını almak için, bir adım atın!
        HOŞÇAKALIN

6 Haziran 2015 Cumartesi

BIYOLOJIK GENÇLIK ve EGZERSIZ


Bilim yaşlanmayı inceliyor. Gelinen sonuçta; egzersizin, kemik yoğunluğunda artış, yaşlanmanın önüne geçmek, alzheimer ve parkinson gibi hastalıklarda iyileşme, beyin faaliyetlerinin artması, yeni beyin hücrelerinin oluşması gibi faydalarını sıralıyorlar.
       Egzersizin; gençleştirici özellikleri olduğunu ve hücre enerji santralleri olan mitokondriler üzerinde, hızlandırıcı etkiler yaptığını ifade ediyorlar. Ayrıca, kemik iliği kök hücresinin; yağ hücresine dönüşme eğilimi gösterdiği, ancak egzersiz sayesinde, kemik hücresine dönüşerek, kemik yoğunluğu artışı sağladığı, önemli bir bilgi olarak geçiyor. Egzersizin gençleştirici etkisi bununla bitmiyor. DNA nın, her iki ucunda bulunan ve kısalmaları ile, DNA nın ömrünü belirleyen telomerler, yaptığımız egzersizlerden dolayı, bizi ödüllendiriyor. Nasıl mı? Ileri yaştaki atletlerin, akyuvar hücreleri incelendiğinde; 20'li yaşlardaki koşucuların telomerlerinden, sadece %10 oranında kısa olduğu görülmüş. Hareketsiz olanlarda ise; ileri yaştakilerin telomerleri, genç olanlara göre, %40 daha kısa olması, egzersiz için bir sebep daha veriyor. Bilim insanları, telomer uzunluğunun, hücre yaşı ölçümünde, sağlam bir başvuru noktası olduğunu söylüyorlar. Biri kondisyonlu, diğeri hareketsiz olmak üzere; ikizler üzerinde yapılan bir araştırmada; yıllar geçtikçe, egzersiz yapanların telomerlerinin, hareketsiz olan ikize göre, daha uzun olduğu bulunmuş. Ilerleyen yaşlarda, "neden daha yavaş oluyoruz?" sorusu da cevap buluyor bu arada: 40' lı yaşlardan sonra; zindeliğimiz, her 10 yılda bir,  %10 oranında azalıyor. Kanada Aktivite ve Yaşlanma Merkezi, 65 yaş üzeri koşuculardan aldığı kas hücrelerini incelediğinde; bunların, 25 yaş ve hareketli bir birey kadar sağlıklı olduğunu görüyor. 40'lı yaşlardan sonra; hücrelerimizin enerji sağlayıcısı olan mitokondriler, zamanla yaşlanarak, kendilerini onarma özelliklerini kaybeder. Enerji sağlayamayan kaslar küçülür, beyin hacmi azalır, saçlar beyazlaşır ve dökülür... Sarkopeni denilen kas kütlesi kaybını, egzersiz tersine çevirir. Kaslardaki mitokondriler, etkinliklerini arttırır. Ileri yaş problemi olan, kırılgan kemiklerin önüne geçilir. Araştırmalar bu kadarla kalmıyor. Beyin üzerine araştırma yapan Prof. Dr. Mark Tarnopolsky; uzun süredir koşu yapan ve artık ileri yaş grubuna girmiş kişileri inceleyerek, alzheimer ve parkinson gibi nörolojik hastalıklara yakalanma olasılığının, daha düşük olduğunu belirlemiş. Egzersizin, aynı şekilde, beyin faaliyetlerini arttırdığını ve IQ seviyesini yükselttiğini işaret etmiş. Araştırmada, yürüyüş programına başlayan ileri yaşlıların; 6 ay sonra, beyinlerinin bazı bölümlerinde, önemli miktarda büyüme kaydedildiği, yeni kılcal damarlar, nöronlar, hücreler oluştuğu ve hafıza testlerinde başarılarının arttığı görüldü. Egzersiz sayesinde; beyne giden kan artmış, taze nöronlar üretilmiş. 70_80 yaş arası bunamanın, 10 yıl kadar ileri atılabileceği, 90' lı yıllarına yaklaşan kişilerde bile; yeni sinir sistemi ve beyin hücreleri oluşumu olduğu ifade ediliyor.
   Çocukların cephesinden de elde edilen sonuçlar var. Aktif çocuklarda görülmeyen bir DNA hasarının, hareketsiz çocuklarda olduğu görülmüş. Egzersizin beyin faaliyetlerine yaptığı olumlu etkilerin, çocuklar için de geçerli olması, yaşın bir fark yaratmadığını, egzersizin bütün bireyler için aynı derecede önemli olduğunu kanıtlıyor. Bütün bu araştırmalar, sonuçta bize hareketsizliğin anormal bir durum olduğunu gösteriyor.
       HAREKETLI KALIN, SAĞLIKLI KALIN!